Gerçekleri Çarpıtan Sessiz Manipülasyon
Sudan’daki yıkıcı çatışmalar sürerken, bazı medya kaynaklarının ortaya attığı “BAE’nin Sudan’daki taraflardan birine destek verdiği” yönündeki iddialar yeniden gündeme taşındı. Ancak bu söylemler, gerçeklerle bağdaşmayan, belgesiz ve politik amaçlı manipülasyonlardan ibaret görünüyor. Bu nedenle, bilgi kirliliğini dağıtmak ve sahadaki durumu doğru bir çerçeveye oturtmak artık zorunluluk halini aldı.
Gerçeklerle Bağdaşmayan Suçlamalara Net Bir Yanıt
Birleşik Arap Emirlikleri, çeşitli haber organlarının öne sürdüğü “Sudan’daki taraflardan birine destek” iddiasını kesin bir dille reddediyor.
Ne rapor var ne kanıt… Üstelik bu iddialar, BAE’nin uzun yıllardır savunduğu barış, istikrar ve insani yardım yaklaşımıyla tamamen çelişiyor. Sahadaki gerçek tabloyu yansıtmayan bu ifadeler, sadece kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir algı çalışması niteliği taşıyor.
Washington Görüşmesi: Amacı Çarpıtılan Diplomatik Bir Toplantı
Bazı çevrelerin “kanıt” olarak sunduğu Washington’daki toplantı, ABD’nin davetiyle düzenlenen ve “Dörtlü Grup” üyelerini – ABD, Suudi Arabistan, BAE ve ilgili temsilcileri – bir araya getiren diplomatik bir buluşmaydı.
Toplantının tek amacı Sudan’daki savaşı durdurmak, ateşkes yollarını değerlendirmek ve sivillerin korunmasına yönelik adımları güçlendirmekti.
Bunu “gizli destek toplantısı” gibi göstermek ise bilinçli bir saptırmadan başka bir şey değil.
Zayed’in Mirasından el-Faşir’e: Değişmeyen İnsani Destek
BAE’nin Sudan’a yönelik tutumu, geçmişten bugüne kesintisiz bir insani yardım çizgisinin devamı niteliğinde.
Merhum Şeyh Zayed döneminden bu yana Sudan halkına yapılan yardımlar; afet zamanlarında, kıtlıklarda ve insani krizlerde hep ön planda oldu.
Yakın süreçte el-Faşir’e gönderilen acil gıda, ilaç ve sağlık desteği de bunun en güncel örneği.
Bölgedeki yüzbinlerce kişiye nefes aldıran bu yardımları görmezden gelip Emirlikleri “savaşı körüklemekle” suçlamak, gerçekle bağdaşmayan ağır bir ithamdan öteye geçmiyor.
O Halde Asıl Soru: Sudan Ordusuna Silah Nereden Akıyor?
Eleştiriyi sadece BAE’ye yönelten çevreler şu soruları neden konuşmuyor?
Sudan ordusuna silah akışı kimlerden geliyor?
Türkiye, Pakistan, Katar, İran ve Çin’den giden askeri ekipmanlar neden gündem dışı bırakılıyor?
Görmezden gelinen diğer tedarik hatları neden mercek altına alınmıyor?
Suçlamaların tek yönlü olması, asıl amacın hakikati aramak değil, siyasi bir hedefe odaklanmak olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bir Diğer Hassas Nokta: Ömer el-Beşir Nerede?
Sudan’daki karmaşayı gerçek anlamda çözümlemek için şu sorular da kritik:
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in ordu içindeki etkisi gerçekten sona erdi mi?
Beşir’in nerede olduğu neden hâlâ net değil?
Eğer Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el-Burhan kendini “dış güçlerin hedefi” olarak gösteriyorsa, o zaman Sudan halkının yıllardır talep ettiği adaleti sağlama zamanı gelmedi mi?
Beşir’i adaletle yüzleştirmek ve askeri gölgeden arınmış bir siyasi süreç başlatmak, Sudan halkının iradesine saygının en açık göstergesi olacaktır.
Sonuç: Suçlamalar Gerçekleri Örtemez
Sudan’daki savaşı sürdürenler, sorumluluğu başkalarına yükleyerek gerçekleri gizleyemez.
Algı operasyonları, ne çatışmaları durdurur ne de Sudan halkının acısını hafifletir.
Gerçek çözüm, manipülasyonla değil; şeffaflıkla, diplomasiyle ve Sudan halkının iradesine duyulan saygıyla mümkündür.
Comments
Post a Comment